Ünlü İngiliz besteci Andrew Lloyd Webber'in dünya çapında en popüler müzikal eserlerinden biri olan The Phantom of the Opera (Operadaki Hayalet), ilk defa sahneye konuluşundan 20 yıl sonra yeniden beyazperdeye uyarlandı.
Mayıs 2005 itibari ile film ABD'de 51,268,815 $, uluslararası olarak 103,380,072 $ hasılat ile toplam kazancı 154,648,887 $'a ulaşmıştır. Film ABD'de gösterime girdiği ilk hafta 4,001,890 $ gelir elde etmiştir.
Gaston Leroux'un aynı adlı romanından sahneye uyarlanan Operadaki Hayalet, beyazperdeye de müzikalin yapımcısı ve bestecisi Andrew Lloyd Webber tarafından uyarlandı. Film müziklerinin çoğu, eserin müzikal versiyonun soundtrackinden (Operadaki Hayalet (müzikal 1986) – Andrew Lloyd Webber) alınarak, film oyuncuları tarafından yeniden uyarlandı. Ayrıca film (Webber’in sadece bu film için bestelediği Learn to Be Lonely adlı parça – “En İyi Özgün Şarkı” da dâhil olmak üzere), 77. Oscar Ödüllerine 3 dalda aday gösterildi.
Hikaye
O’nun sesi, masum koro kızı Christine Daaé'yi (Emmy Rossum) öksüz kaldığı günden beri evi bildiği opera binasının gölgelerinin arasından çağırmakta ve Christine’in olağanüstü müzikal yeteneğini eğitmekteydi. Bu gizemli Müzik Meleği’nin, opera binasının mahzeninde yaşayan yüzü çirkin ama müzikal dehası da bir o kadar tartışılmaz olan ve tiyatro binasında çalışanları korkutmasıyla tanınan Operadaki Hayalet/Phantom (Gerard Butler) olduğu gerçeğini ise sadece genç balerinlerin eğitmeni Madame Giry (Miranda Richardson) biliyordu.
Tiyatronun kaprisli baş sopranosu La Carlotta’nın (Minnie Driver), tam da yeni oyunun giysi provaları esnasında; performansının, Hayalet olduğu iddia edilen birileri tarafından sabote edilmesine sinirlenip yapımdan çekilir. Tiyatronun yeni yöneticileri Mösyö André (Simon Callow) ve Mösyö Firmin’in (Ciarán Hinds) de, gizemli bir öğretmenden müzik dersleri aldığı söylenen koro kızı Christine Daaé’yi, Carlotta Guidicelli’nin yerine sahneye çıkarmaktan başka çaresi kalmaz.
Christine’in açılış gecesindeki büyüleyici performansı hem seyircileri, hem de kendisini bu yeni öğrencisini operanın yıldızı yapmaya adayan Hayalet’i etkiler. Ama Hayalet, genç sopranodan etkilenen tek erkek değildir, dolayısıyla Christine kendisini birden tiyatronun varlıklı sahibi – ve çocukluk aşkı – Vicompte Raoul de Chagny (Patrick Wilson) ile flört ederken bulur.
Karizmatik hocası Hayalet’ten etkilenmesine rağmen, Christine ister istemez yakışıklı aşığı Raoul’un çekimine kapılırak kendini bir aşk üçgeninin ortasında bulur. Bir tarafta sesi ruhunu okşayan, romantik, onun sesini eğiten ve basit bir koro kızıyken prima donna olmasını sağlayan Hayalet, bir tarafta yakışıklı, genç, zengin ve çocukluk aşkı Raoul… Fakat bu durum Hayalet’in hiç de hoşuna gitmez; tutkuların, şiddetli kıskançlıkların ve tutkulu aşkın kreşendosunu sahneye taşıyarak ezeli âşıkların geri dönüşü olmayan noktayı geçtiğinin habercisi olur.