Önce kitap ve gazete, sonra radyo, daha sonra sinema, derken televizyon ve nihayet bilgisayar, artık tüm davranışlarımızı etkileyen, zihnimize ve yüreğimize egemen olan bir popüler kültür anlayışını yaşamın bütün alanlarında yürürlüğe koydu.
Yemekten giyime, çalışma yaşamından eğlenceye kadar hayatın her alanında tutum ve davranışlarımızı popüler kültür beliriyor.
Popüler kültür, geniş halk kitlelerinin benimsediği kültür demek.
İşin içine geniş halk kitleleri girince, doğal olarak hem seviye düşüyor, hem de temel hak ve özgürlüklerden sapma olasılıkları artıyor.
Popüler kültür, özellikle II. Dünya savaşından sonra insanlar arasında çok konuşulmaya başlanmış bir kavramdır. Bugünde özellikle sosyologlar arasında tartışılmaktadır. Popüler kültürün II. Dünya savaşından sonra, yaygınlaşması, kültür ürünlerinin endüstriyel bir madde haline gelmesiyle de ilgilidir.
1980'li yıllar, hayatta önemli değişikliklerin yaşandığı bir dönem oldu. Bu yıllarda, kitle iletişim araçlarındaki önemli gelişmeler, medyayı hayatı şekillendiren bir kuvvet haline getirdi. Reklam, belirliyiciliğini artırdı. Gerçekler yerini imajlara bıraktı.
Bu gelişmeler bütün dünyayı olduğu gibi, Türkiye'yi de etkiledi. "Özal'lı yıllar" olarak ifade ettiğimiz, 80'ler, insanların hayat tarzında önemli değişiklikler geliştirdi. Her türlü alanda imajların gizli savaşı başladı. İnsanlar, futbol, cinsellik ve bilgisayarın yükselişini izledi. Gündelik hayatlar, ekonomik getirisinden dolayı önemsenmeye başlandı. Hayatlar standart kodlarla ifade edilir hale geldi.
Dünyadaki bu bildik gelişmelerin Türkiye'deki yansımaları, toplumsal yapıdaki din unsurunu gündelik hayat tartışmalarının merkezine taşıdı. Çünkü, popüler kültür bir hayat tarzı önerirken, din de bir hayat tarzı öneriyordu. Buradaki gizli çatışmanın yansımaları İslamî cemaatlerin yeniden şekillenmelerine neden oldu. Bazı dini cemaatlerde popüler kültür unsurları lehine yumuşama görülmeye başlandı.
Tabii iş kitlesel tüketime gelince, "pazarın" kuralları ve "pazarlama" stratejileri de işin içine giriyor.
Kendi kültürlerini başka uluslara kabullendirerek diğer ulusların çöküşünü izlemek ve kendisinin himayesine katmak ve sömürmek isteyen devletler ilk seçenek olarak popiler kültürün nimetlerinden faydalanıyor. Popüler kültürü enjektör gibi kullanıp kendi milli unsurlarını diğerlerine yükleyerek onları kendine özenti, kukla ve kopya niteliğinde toplumlar yaptırabiliyorlar.
Popiler kültür kuklalarının ipleri bu güne dek daima Amerika'nın elinde olmuştur. Amerika; soğuk savaş dönemlerini eleştiren gençliğe, kendisinin öngördüğü sisteme daima karşı olan anarşizme, Amerika'nın Afganistan'a, Irak'a (vb) girmesini saçma bulan Rock and Roll gruplarına vazgeçilmez popüler kültürünü dayatmıştır, hatta kaçınılmaz gördüğü yerde sinsice zihinlerine nufus ettirmeye çalışmıştır.
Popüler kültürün öngördüğü şeyler genel kesime hitap ettiği için seviye en düşük, algılar daima en alçak konumda ve zevkler yahut tarzlar en basit duruşta olması gerekmekte.
Bu haller göz önünde tutulduğunda zararlı madde kullanımları, kanunlara uyumun olmaması, toplum içi ahlak kurallarını görmezlikten gelme gibi vakaların vuku bulması hayal içerikli değil gerçeğin kaçınılmaz tarafıdır.
Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli popüler kültürü zararlı maddeleri kullanıma sürüklediği gerekçesiyle suçlar.
Bir yanda Rocknroll sanatçısı Blackie Lawless'ın (W.A.S.P.'ın vokali), Amerika Hükümeti'nin Afganistan'a girişini albümünde eleştirmesi, bir yanda Amerika'nın Irak'a girmesi nedeniyle başbakan Bush'u başarılı bulan popilist kültürün bir sanatçısı olan Britney Spears.
Olay, "küreselleşmenin dayattığı popüler kültür yozlaşmasının" tipik bir görüntüsü.
Geniş kitlelerin genel eğilimleri zaman zaman faşizme ya da diktatörlüğe kayan bir yapı gösterebilir.
Kitle kültürünü besleyen ve dönerek ondan beslenen pop kültür, eğer yeterince özen gösterilmezse, bu anti-demokratik kitlesel çılgınlıkların pençesine düşebilir.
Demokrasi, geniş kitlelerin bağnaz eğilimlerine karşı, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin güvenceye alınması anlamına gelir, çoğunluğun zaman zaman çılgınlığa dönüşebilen eğilimlerinin egemenliği demek değildir.
Bu yüzdendir ki ''Popüler Kültür'' daima alçak ahvale düşük vaziyete sahip ve bununla beraber onun daima karşısında olan ya da onla asla uyum sağlayamayan ''Klasik Müzik'', ''Rockn and Roll'' akımları saygıyı hiç kuşkusuz hak etmişlerdir. Bazı aşırı özgürlük arzularıyla eleştirilere maruz kalan ''Anarşizm'' ise sistemin ve kurulmuş alçak düzenin kaygısız karşısında olmasıyla saygı görür.
[alıntıdır.]